Geçen hafta Netflix’de yayınlanan 50 m² dizisini tabii ki de izledim. BKM yapımı olan senaristliğini Burak Aksak’ın, yönetmenliğini de Selçuk Aydemir’in yaptığı 50 m²’nin ilk sezonu 8 bölümden oluşuyor. Bu arada dizinin senaryosu 2017 yılında yazılmış ve hatta TRT’ye sunulmuş fakat maddi sorunlar nedeniyle çekilememiş.
Konusu biraz sıradan aslına bakarsanız. Anne ve babasının kimin öldürdüğünü bulmakla geçen Gölge’nin (Engin Öztürk) hayatını anlatıyor. Sıradanlık şurada başlıyor; zengin bir müteahhitin eline geçen küçük bir mahalleyi kurtarmak gibi eski Türk filmlerini aratmayacak bir konuya değiniliyor. Gölge kendi babası gibi bellediği Servet’in (Kürşat Alnıaçık)ihanetinden sonra 50 m² bir terzi dükkanının birden bire sahibi olarak kendisini buluveriyor. Hem Servet’ten kaçıyor hem de o sıcak mahallelilere yardımcı oluyor. Bu yaşına kadar adı bile belli olmayan Gölge bir kimliğe sahip oluyor ki, bu süreç onun iyi bir insan olma yolunda önemli bir yol katettiriyor. Bence dizinin en iyi kısmı, Cengiz Bozkurt’un canlandırdığı karakterin muzipliği. Onu izlemek gerçekten çok keyifli. Civan karakterini oynayan Özgür Emre Yıldırım’ı da oldukça başarılı bulduğumu söylemeden edemeyeceğim. Geçmişten gelen hırsları, hayal kırıklıkları ve bunu hayatına yansıtmasıyla karakterine güzel bir derinlik kazandırmış.
Dizide klişelere fazlasıyla yer verilmiş. Mafya ve delikanlı hikayesi dizinin belli bir kısmını oluşturması çok eğreti durmuş bana sorarsanız. Kentsel dönüşüm zaten çoğu yerde işlenen konulardan bir tanesi. Küçük sevimli mahalle halkı klişelerin belki de en güzeli ve samimisiydi.
Ortalama bir televizyon dizisi tadında olan 50 m²’yi tavsiye eder misin diye sorarsanız, beklentiniz yüksek değilse ve vaktiniz varsa izleyin derim…