Eylül ayında yurt bulamayan üniversite öğrencileri parklarda yatmak zorunda kaldı. Seslerini duyurmaya çalışırken de polis tarafından tartaklanıp, göz altına alındılar. Devletin görevi tüm öğrencilere yurt imkanı sağlamaktır. Günümüz Türkiye’sinde maalesef bu mümkün olmadığı için devlet yurdu çıkan öğrenciler yurda yerleşirken, maddi durumu iyi olanlar özel yurtlara gidiyor, yoksul aile çocukları ise çoğunlukla cemaat veya tarikat yurtlarında kalıyorlar.
Dün sabah okuduğum haber beni derinden yaraladı. Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi 20 yaşındaki #EnesKara arkasında bir video ve not bırakarak hayatına son verdi. İzlediğim video Türkiye gerçeklerini tek tek yüzüme çarpıyordu adeta. Enes videoda, hiç istememesine rağmen cemaat yurdunda kaldığını, ailesine defalarca bu durumdan bahsettiğini fakat ailesinin yurtta kalmaya zorladığından bahsediyor. Yurtta kalmak istemediğini belirttiğinde ise, babası oranın kurallarını aksatmaması gerektiğini, namazlarını kılmasını, okuması gereken kitapları okumasını söylediğini de ekliyor. Burada kalan öğrencilerin bir gün boyunca nasıl geçirdiklerini şu şekilde anlatıyor; sabah 06:30’da sabah namazı için kalkılıyor ve sonra okula gidiliyor. 17:00-17:30 gibi okuldan gelip yemek yeniyor ve akşam namazı kılınıyor. 1 saat söylenen kitapları okumak zorundayız sonra yatsı namazı kılınıyor. Saat 20:00’e geldiğinde tüm gün okulda olmanın vermiş olduğu yorgunluk, yurtta zorunlu olarak yapman gerekenlerden dolayı en geç 23:00 gibi uykun geliyor ve uyuyorsun. Her pazartesi, akşam sekizde başlayıp ona kadar devam eden katılımı zorunlu cemaat dersleri oluyormuş. Hafta sonları keza aynı şekilde okumalar, dersler ve temizlik gibi senin karar vermediğin ama kurallara uymak zorunda bırakılan bir hayatı Enes videoda anlatırken benim içim sıkıldı resmen.
Hem bedenen hem de psikolojik olarak çok yorulmuş olan Enes, “annem fırın istiyordu babam almıyordu. Bende anneme söz vermiştim işe başlayınca fırın alacaktım, biraz param var anneme fırın alın ve kalan parayı ortanca kardeşime verin. Ailem beni seviyor biliyorum ama kardeşlerime de bana yaptıkları gibi davranıyorlar. Kardeşim imam hatibe gidiyor ama gitmek istemiyor. Onlara daha anlayışlı yaklaşın. Bunlar benim vasiyetimdir” dedikten sonra hayatına son veriyor.
Cemaat ve tarikat yurtlarına gitmek isteyenler, bu şekilde yaşamayı tercih edenler olabilir. Onlara sözüm yok ama kişi istemediği halde orada kalmaya zorlamak baskıcı rejimin bir göstergesidir. Enes Kara, elimden özgürlüğüm gitmiş gibi hissediyorum derken aslında vücut dili her şeyi çok net açıklıyor. Pırıl pırıl bir üniversite öğrencisinin 20 yaşında yaşama sevincini kaybetmesi hiç normal bir şey değil. Bu arada intihar etmek de çözüm değil. Önemli olan çocuklarımızın, gençlerimizin, insanlarımızın bu durumda olduklarının farkına varıp yardım çığlıklarına kulak vermemiz. Korku altında, sevgisiz ve ilgisiz bırakılan bireyler rahatsızlıklarını dile getirmek için bir takım uyarılarda bulunurlar. Enes, ailesiyle konuşmuş fakat bir çözüm bulamamış. Çok geç olmadan, çocuklarınız ile etrafınızdaki kişiler ile konuşarak dertlerinizi çözün. Baskı kurmak sorunu çözmez daha da büyütür.
Gençler bizim geleceğimiz ve istediklerini özgür bir şekilde yapmaları için onları desteklemeliyiz.
Gencecik bir çocuk yaşamına son veriyor bu tarikat yurtları yüzünden. Bunun gerekçelerini araştırmak düzeltmek yerine, gene dinimize saldırıyorlar ezanlar sussun istiyorlar diyorlar!!! Her koşulda bu pislikler mağduru oynuyor!!! 2022 Türkiye’sinde yaşadıklarımız ve konuştuklarımız başlı başına bir utanç kaynağı. İlimle bilimle uğraşmak yerine hala bu din sömürgecilerine laf anlatmaya çalışıyoruz. İslam dini yurtlarda öğrenilecek yaşanılacak bir din değil dedikçe, ezanları susturmak istediğimizi anlıyorlar. Darwinden çok ateist yarattılar farkında olmadan!
Tıp okuyan bir insana, Risale-i Nur dayatırsan ölür.
Madden ölmezse, manen ölür.
Fetullahçılar da gece gündüz okurdu.
Sonları malûm…
Enes ne yasadıgını, ne hissettiğini, nasıl bir durumun içinde oldugunu bilen ve aslında susmayıp ailesiyle, cevresiyle de konusmus bır cocuk. Ama duyulmamıs, dinlenmemiş, kendi çözümünü bulamamış ve derin umutsuzlugundan çıkamamış. Pırıl pırıl bir genc aramızda artık degıl…
Söyleyecek hep çok sey var ama duyulmayı istiyoruz bu ortam var mı
AKP resmen filmdeki kötü karakterler, kötü karakter.. Bitmeyen bir filmin içinde gibiyiz. Bitip bitmeyeceğini bilmiyor gibi hissediyorum. İyi adam çıksın diye bekliyoruz da iyi adam da çıkmıyor. Çıkıyormuş gibi yapıyor ama hep cılız bir ses. Çok sıkıntılı günlerden geçiyoruz gerçekten. Herkes bu ekonomik koşullardan olumsuz etkileniyor. Bunlardan biride O gencecik çocuktu Enes. Parası olsa o yurtlara muhtaç olmazdı. Ne yaparlarsa yapsınlar çocukların gerçek duygularını, ruhlarını ele geçiremezler. Dinde zorlama yoktur ayeti geliyor aklıma Kur’an’dan. Tabii bunu anlayabilecek kapasite lazım. Neresinden tutarsan tut, elinde kalan bir ülkeyiz şuan. Boşlukta yuvarlanıyoruz, havanda su dövüyoruz. Bu kadar kötü şeyden sonra babası uyanmasa bile umarım halk uyanmaya devam eder. Farkındalık oluşur giderek..
Sevgili Faik Apaydın ne güzel toparlamış. Aynı sözlere yakın yorum yazacaktım. Yine çarpıcı bir konu. Gönlüne sağlık Elif’çiğim. Canımsın:)
Sevgili Elif,
Yazılarını severek ve beğenerek okuyorum. Enes’in intiharı maalesef bu ülkenin ilk intiharı değil. Biraz zihnimizi zorlayıp geriye gider isek; çocuklarına yiyecek götüremediği için intihar eden babalar, çocuğu ve eşine pazar masrafını veremediği için önce onları sonra da kendini vuran eşleri, içlerinde askeri, polisi, belediye çalışanı olan bir grup sapığın küçük bir kıza tecavüzü, bir askerin bir kadına sistematik tecavüzü sonrası kadının kendi canına kıyması, cemaat yurtlarında tecavüze uğrayan, tacize uğrayan, ölen, öldürülen çocuklar… Maalesef ülkenin sicili kötü, hükümet desen azmettirici rolünü üstlenmiş. Ülke tarikatlara, oradan çıkan sulanmış beyinlere, IŞİD sempatizanı teröristlere emanet. Düşünen beyinler sistemli şekilde yok edilmeye çalışılıyor.
Tek kelimeyle korkunç bir olay, gencecik bir tıp öğrencisi yaşam sevincini kaybedip hayatını sonlandırıyor. Aile cahil ve baskıcı. Belki de bu şekildeki çocuklara destek verecek kurumlar kurup, yalnız olmadıklarını hissettirebiliriz. Yoksa gerçekten çok zor. Umarım diğer çocuklara ulaşabilir, kurtarabiliriz.
Kalemine sağlık.