Blog

Milli GPT

Yapay zeka ile yapılan fotoğraflar, yapay zeka ile konuşmalar (ChatGPT), robotlar derken herkesin son zamanlarda yapay zeka ile ilgili az çok bilgisi oldu. Milli GPT’mizi anlatmadan önce nedir bu GPT sizlere biraz bahsetmek isterim. GPT (Generative Pre-trained Transfer), doğal dil işleme alanında kullanılan açık kaynaklı bir yapay zeka modelidir. Yani kolay bir şekilde daha az eğitim verisi kullanarak daha iyi sonuçlar elde edilen bir modeldir. Örnek vermek gerekirse, telefonda, bilgisayarda yazı yazarken kelime tahmin edilmesi, metin tanımlanması, cümle sınıflandırılması gibi düşünebilirsiniz. 

GPT kafanızda az buçuk bir yer edindiyse şimdi geçelim bizim Milli GPT’mize. Savunma sanayi alanındaki en büyük çözümleri üreten firmamız Havelsan, “Milli GPT” ürününü duyurdu. Türkiye’nin en güvenli ve verimli yapay zeka modeli olarak lanse edilen modelin ismi “Main GPT”. Neden ismi “Main GPT” olmasıyla ilişkin, şöyle bir açıklama geldi. Üretken yapay zekaların hepsi aynı kategoride  değildir, bazıları yalnızca tek bir şeyi yaparken bazıları da çoklu alanlarda üretim yapabilirler. “Main” de aslında Multifunctional Artificial Intelligence Network (Çok Fonksiyonlu Yapay Zeka Ağı) olarak kısaltılmıştır.

Havelsan kendi sosyal medya hesaplarından “Main GPT”nin nasıl kullanıldığına dair bir ekran videosu paylaştı. “Merhaba! Ben Main GPT, Türkiye’nin en güvenli ve verimli yapay zeka modeliyim.

Ben bir milli ürünüm ve temel özelliklerim, kurumların veri güvenliğini sağlamak ve içerikleri saniyeler içinde özetlemek. Ayrıca, açık kaynak verilerden bilgileri alabilirim. Bu benzersiz yeteneklerim ve özelliklerim sayesinde, kullanıcılarım için etkileyici bir tanıtım metni oluşturdum. Main GPT, kullanıcılarının ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanmıştır ve bu benzersiz yetenekleri sayesinde, kullanıcılarımızın işlerini daha da başarılı hale getirmelerine yardımcı olur. Bu tanıtım metni, Main GPT’nin benzersiz yeteneklerini ve özelliklerini vurgulamakta ve kullanıcılara değer sağladığını göstermektedir. Main GPT’nin potansiyelini daha iyi anlamanıza yardımcı olur. Başka sorunuz varsa veya daha fazla yardıma ihtiyacınız varsa sormaktan çekinmeyin!”

Yazılım şu anda yalnızca metin tabanlı olarak kullanılabilen GPT, sorulara yazılı olarak yanıt verebiliyor, yanıtını değiştirebiliyor ve farklı sohbetleri de ayrı ayrı arşivleyebiliyor. İleriki zamanlarda Main GPT, sesli ve görsel olarak da kullanılabileceği söyleniyor.

Main GPT”ye erişim 1 Şubat’ta sağlanabileceği gibi ilk olarak kamu ve askeriyede kullanılacağının bilgisini de vereyim.

Türkiye’de Yeni Arkeolojik Keşifler

Ülkemiz birçok medeniyeti bir arada bulunduran coğrafi öneme sahiptir. 2023 yılında tarihe ışık tutan arkeolojik keşifler yapıldı ve bunlardan bir kaçını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Göbeklitepe’de domuz heykeli keşfedildi. Kireç taşından yapılmış gerçek boyutlu ve üzerinde boyaları hala duran bir yapan domuzu bulundu. Domuzun üst yüzeyinde kırmızı, beyaz ve siyah pigment kalıntıları görünebilen o döneme ait ve günümüze kadar kalan nadir heykellerden biridir.

Hortlak Mezarı, Burdur’da keşfedildi. Sagalassos Antik Kenti’nde canlanıp yaşayanları rahatsız etmesinden korkulan bir kişiye ait mezar bulundu. Bilerek bükülmüş çiviler konulan ve çıkmasın diye sıvalanarak kapatılıp yakılarak gömülmüş olan mezar, o dönem Sagalassos’ta insanların “huzursuz ölüler’den korktuğunun belirtisidir.

Osmaniye’de bulunan Kastabala Antik Kenti’nde Anadolu tanrıçası olarak anılan Kubaba’nın 2.500 yıllık kalıntıları ortaya çıktı. Kastabala Ovalık Kilikya’nın en eski tek kutsal kentidir. Tapınak kalıntıları mimari yapı olarak milattan önce 540’lara Arkaik döneme denk geldiği söyleniyor.

Karahantepe’de insan heykeli bulundu. 2,3 metre yüksekliğinde olan heykelin yüz ifadesi gerçek bir insanla eş değer. Uzunluğu 20 metre çapında olan insan heykelinin duruşu oturur pozisyonda ve iki eliyle cinsel organını tutmuş şekildedir.

Düzce’de bulunan Prusias ad Hypium Antik Kenti tiyatrosunda devam eden kazılarda Büyük İskender’i tasvir eden bir heykel başı ortaya çıkarıldı. Makendonya Kralı’nın portresi 23 santim boyunda olup, saçları da bukle bukle yapılmıştır.

Çankırı’daki Çorakyerler Fosil Lokalitesi’nde, 8,5 milyon yıl öncesine ait ve daha önce keşfedilmeyen primat fosili ortaya çıkarıldı. Çıkarılan fosil, maymunların ve insanların atalarının 9 ile 7 milyon yıl önce Afrika’dan göç etmeden önceki Avrasya’da evrimleştiği teorisine dayanıyor.

Yatağan Muğla’da bulunan Stratonikeia Antik Kenti’nde, dönemin mitolojisine ait dans eden Musa heykeli çıkarıldı. Heykel, 2.175 yıllık, başı ve kolları kesik Hellenistik döneme ait olduğu söyleniyor.

Çorum’un Boğazkale ilçesinde Hititlerin başkenti Hattuşa Ören Yeri’nde bu zamana kadar bilinmeyen bir dil kazı çalışmalarında keşfedildi. Milattan önce 2.000 yıla ait Anadolu’da bilinmeyen bir Hint-Avrupa dili olduğu kesinlik kazandı.

Balıkesir Daskyleion Ören Yeri’nde, Frig alfabesiyle “Bagabazos’un zar oyunu” ya da “Bagabazos’un zar oyuncusu” yazan 2.500 yıllık zar oyunu tablası bulundu. Bagabazos, Persli biriydi. Analadolu’da ilk defa milattan önce 5’inci yüzyıla ait bir oyun tablasına benzer arkeolojik bulgu keşfedildi.

Milattan sonra 2.yüzyıla ait 1800 yıllık Aphrodite heykeli Bartın’ın Amasra ilçesinde Bedesten bölgesinde ortaya çıktı. Heykelin boyu 1,53 santimdir. 

Yukarıda bahsetmiş olduğum arkeolojik keşifler 2023 yılında ortaya çıkmış ve bize geçmişe yönelik önemli bilgiler sunmaktadır. Bir kez daha tarihte Türkiye’nin birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını görmüş olduk.

Uzayda İlk Türk

Büyük yankı uyandıran, Türk astronot ve Bilim Misyonu Projesi kapsamında yer alan ilk Türk astronotu Alper Gezeravcı’nın uzaya yolculuğu başladı. Falcon 9 roketi Florida’daki Uzay Merkezinden başarıyla fırlatıldı. Hepimiz haberlerde fırlatma anını izledik ve bir Türkün aralarında bulunmasıyla gurur duyduk.

Uzaya çıkan astronotumuz Alper Gezeravcı ve takım arkadaşları 14 gün uzayda zaman geçirecekler. Türk astronotumuzun fırlatmadan kısa bir süre sonra “Yüce Atamızın dahiyane sözüyle bu anı başlatmak istiyorum “İstikbal Göklerdedir”” dedi. Tüm Türk halkı olarak bu sözle gurur duyduğumuzu söyleyebilirim.

Fırlatma başladığı andan itibaren bilimsel çalışmalar başladı. 14 gün içerisinde astronotlar, uzay uçuşunun insan sağlığı ve hastalıkları üzerindeki etkilerinden, yeni nesil alaşımlara kadar birçok konuda deney yapacaklar. Astronotumuz Alper Gezeravcı 13 bilimsel deneye imza atacak. Çalışmalar, Tübitak, Axiom Space ve NASA ile koordineli yürütülecek.

Uzaya giderken astronotumuzun yanında götürdükleri şeyler merak uyandırdı. Uzaya giderken yaptığı açıklama  “Silifkeliyim, Yörük kökeninden geliyorum. Yörük kültürüne ilişkin hazırlanmış bazı sembolleri, küçük yeğenimin ve ailemin fotoğraflarını, ilk görev yaptığım hava kuvvetlerimdeki filomun peçini ve bizi uzaya taşıyan Türk bayrağımızı götürüyorum.” şeklindeydi.

Alper Gezeravcı’nın gerçekleştireceği “Extremophyte” adlı deney için Tuz Gölü’nden endemik olarak yetişen “Schrenkiella Parvulla” bitkisini de yanında götürdüğü söyleniyor. Söz konusu deneyde Schrenkiella Parvula bitkisinin uzay ortamında tuz ve diğer stres etkenlerine verdiği tepkiler araştırılacak. 

Son günlerdeki gündemimiz olan Uzay’da bir Türk astronotumuzun olması bence onur kaynağıdır. Yapılacak araştırmalar ve deneyler bizi ileriye götürecektir. Bu olayın maddi konusu ve Alper Gezeravcı’nın geçmiş hayatı esas olayı gölgelediğini düşünüyorum. Hükümetimiz nerelere ne paralar harcıyor ve bunu bilerek yaşıyoruz. Dolayısıyla ben Türk bir astronotun uzaya çıkmasından dolayı gurur duyuyorum ve deneylerinin sonuçları merakla bekliyorum.

Şakşakçılar

Arkadaşımın sayesinde geçen hafta tiyatroya gittim. Genelde ben araştırıp biletleri alan kişi olurum ama bu sefer karşı taraftan teklif gelince çok sevindim. Çağlar Çorumlu, Erkan Baylav, Albina Özden’in oynadığı “Şakşakçılar” oyununa gittik.

Oyun İzmir Bostanlı’da Suat Taşer Tiyatrosu’nda sahnelendi ve full denebilecek kadar salon doluydu. İzmir sanat ile gerçekten ilgili bunu her seferinde söylüyorum yine İzmir’li olduğum için gurur duyduğumu salona girmek için sıra beklerken hissettim.

Tiyatronun konusuna gelecek olursak, 1895 yılında Fransa’da geçiyor. Paris tiyatrolarında bulunan, seyirci aralarına karışarak doğru zamanlarda alkışlatmakla görevli olan “şakşakçılar”ın mevcut olduğu zamanlar. Şakşakçılar kendi rızalarıyla bu görevi edinip para kazanıyorlar böylece tiyatro hem dolu gözüküyor hem de tiyatro oyunları başarı sağlıyor.

Çağlar Çorumlu ünlü şakşakçı Auguste Levasseur rolünde oynuyor. “Balık Kartalı’nın Serüveni” adlı müzikali yöneticekken oyuna iki saat kala şakşakçı ekibi ve orkestra tarafından terk ediliyor. Levasseur’un yardımcısı Dugommier’i  “Erkan Baylav” oynuyor. Bütün oyun boyunca prova yaptırıyor. Dugommier’in kardeşi rolünde” Albina Özden” ise koca bir orkestra gibi hem akordiyon çalıp hem de bazı ana karakterlerde rol alıyor.

Oyun interaktif bir şekilde geçiyor. Bahsedilen “Şakşakçılar” bir nevi seyirci oluyor. Üç kişi dev kadro şeklinde ilerleyen müzikal izlemeye değer. Özellikle Albina Özden’in sesi harikaydı. Erkan Baylav’ı ilk kez sahnede görme fırsatım oldu, inanılmaz güzel bir enerjisi vardı. Zaten Çağlar Çorumlu için çok fazla söze de gerek yok diye düşünüyorum.

Bildiğim kadarıyla turnedeler ve eğer şehrinize “Şakşakçılar” gelirse mutlaka gitmenizi öneririm.

Sen de Haklısın

Son zamanlarda YouTube’da çok vakit geçirmeye başladım. Birçok video izliyorum ve geçen gün izlediğim video ilgimi çekti sizlerle paylaşmak istiyorum.

Melis İşiten’in sunduğu Zaten programına oyuncu Ahu Yağtu ve Psikanaliz Uzmanı Çağatay Öztürk konuk oldu. Ahu Yağtu’yu oyunculuğundan ve Cem Yılmaz ile evliliğinden tanıyoruz. Ama ben Çağatay Öztürk’ü ilk defa gördüm. Kendisi Türkiye’de ekonomi eğitimi alırken sıkılıyor ve istediği alanın bu olmadığını düşünerek 3. sınıfta Londra’ya gidiyor. Psikanaliz üzerine eğitim almaya başlıyor. Yüksek lisansı da onun üzerine yapıyor. Aynı zamanda çift ana dal olarak da film üzerine eğitim alıyor. Şu anda psikoterapist olarak kendi kliniğinde çalışıyor.

Psikanaliz yaparken, insanların yaşam kalitesini arttırmaya çalışıyor. Uzmanlaştığı alan kadın erkek ilişkileri ve cinselliği ve kişilik bozuklukları. Bunları anlatmamdaki sebep şu ki, Ahu Yağtu ve Çağatay Öztürk birlikte “Sen de Haklısın” adlı bir gösteri sergiliyorlar. Bu gösteri için ilk başta bir program olarak yola çıkılıyor, televizyona ya da dijitale bu işin yapılabileceği yönünde hazırlıklarını yapıyorlar fakat şartlar ve koşullar istenildiği gibi gitmeyince sahne almaya başlıyorlar.

Birbirinden farklı konuların bulunduğu ve seyirciyle interaktif bir şekilde geçen bir oyun. Yaşama dair her şey konuşulduğu gibi, Çağatay Öztürk’ün eğitimi ve tecrübesinden bilgilendirilirken, hem eğlenilen hem güldürülen hem de düşündürülebilen bir etkinlik. 

Gelen seyirciler hikayeye dahil olmak zorunda değil ama çoğunluk interaktif olmaktan keyif aldıkları söyleniyor. Ahu Yağtu ve Çağatay Öztürk yaptıkları etkinlik birazda grup terapisine benziyor. İstanbul’da olsam kesin gideceğim bir etkinlik. 19 Ocak Cuma günü K Zone 21:00’de sahne alıyorlar. Eğer hoşunuza gittiyse, vaktiniz varsa ve İstanbul’daysanız bence kaçırmayın.

Mobil Göç Noktası

Göç herkes için üzüntü barındıran bir harekettir. Savaşlardan, ekonomiden, dinden ya da başka sebeplerden kaynaklı insanlar memleketlerini terk ederler ve bu durum çoğu kişilerde bilseler de bilmeseler de travma yaratabilir. 

Son zamanlarda ülkemiz oldukça göç almaktadır ve bu yüzden mobil göç noktaları kurulmuştur. Bu noktalar düzensiz göçmen olduğundan şüphelenilen yabancıların kontrollerinin kısa sürede sağlamaktadır. Tespiti kolaylaştırmak ve hızlandırmak adına mobil göç noktası araçlarının sayısı 1 Ekim itibariyle İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa olmak üzere dört büyükşehirde 50 araç ile mobil göç noktası oluşturulmuştur. Kasım ayı için verilen sözlerde 30 büyükşehirde toplam 153 mobil göç noktası aracı ile çalışmalarına devam edecekleri hatta Aralık’ta tüm şehirlerde mobil göç noktası olacağı yönündeydi.

Türkiye’de düzensiz göçmenlerin ağırlıklı olarak Afganistan, Pakistan, Özbekistan ve İran’dan geldikleri saptanmıştır. İç İşleri Bakanı Yerlikaya’nın verdiği bilgiye göre, 1 Haziran-22 Eylül arasında 97 bin 363 düzensiz göçmen yakalanmıştır. Ülkesine kendiliğinden dönen göçmenlerin sayısı 105 bin 488, vizesi ya da ikamet izni biten 42 bin 875 göçmende deport edilmiştir. Hala sınırdan geçmeye çalışan göçmenler mevcut.

Peki bu mobil güç noktaları nasıl çalışıyor derseniz, düzensiz göçle mücadele etmek adına şüphelenen kişilerin kimliği kontrol ediliyor. Kimliğini ibraz edemeyen yabancılar gerekli kontrollerin sağlanması amacıyla Mobil Göç Noktası adı verilen araçlara davet ediliyor. Burada Göç İdaresi Bakanlığı personeli tarafından göç veritabanı üzerinden biyometrik verilere ilişkin parmak izi sorgulaması yapılıyor. Ülkemizde yasal kalış hakkı olmadığı belirlenen yabancılar, sınır dışı işlemlerine başlaması üzerine geri gönderme merkezlerine gönderiliyor. 

Bu zamana kadar dikkatimi çekmeyen mobil göç noktası araçlarına artık daha dikkat edeceğim. Çünkü gittikçe artan düzensiz göç kendi ülkemizde yabancılaşmamıza sebep oluyor…

Türkiye’nin Yeşil Enerjisi “GreenX”

Oldum olası yeşil enerjiye ilgim var hatta yüksek lisansta bu konuda tez yazmıştım. O yüzden bu haberi görünce heyecanla sizlerle paylaşmak istedim. Türkiye’nin ilk dijital yeşil enerji pazaryeri ATP GreenX açıldı. Pazaryerinden kastımız alışveriş yaptığımız internet siteleri. GreenX, sürdürülebilir enerji ürünlerinin ticaretinin yapıldığı küresel bir pazaryeri olarak hayatımıza giriyor. Karbon sertifika ticaretini güvence altına alıyor ve operasyonel verimliliği arttırarak, yeşil enerji pazarında fiyat istikrarını sağlamayı hedef alıyor. 

GreenX, Türkiye’de ilk dijital yeşil enerji pazarı oldu ve sektörde dijital dönüşümlere öncülük yapmayı amaçlıyor. GreenX’deki “Green” yeşil bir gelecek, “X” ise Exchange/Borsayı temsil ediyor. GreenX, çevre dostu enerji üreticileri ve tüketicileri bir araya getiren, en yeni teknolojilerle donatılmış yepyeni bir pazaryeri. Blokzincir teknolojisi ve dijital cüzdanlarla kurumların enerji ve karbon sertifika ticaretini de güvence altına alıyor. Sözleşmeler fiziksel değil dijital ve böylelikle operasyonel verimlilik de artıyor. Ticaret yöntemleri gelenekselden uzak, yeşil enerji pazarına göre uygulanıyor.

GreenX iklim değişikliği çerçevesinde dünyanın geleceği ve kurumların yatırımlarında öncelik verdiği sürdürülebilir alanında global bir ticaret platformu olarak faaliyet gösteriyor. Finans alanında çalışan firmalar platform üzerinden global yeşil enerji piyasası verilerini takip ederek, analizlerini gerçekleştirebiliyorlar.

Platformun özelliklerinden de bahsetmek istiyorum. GreenX üzerinden yeşil enerji ve karbon sertifikası satın alınabiliyor. Müşterilerin sertifikaları ve yeşil enerji ürünleri güvenilir blockchain teknolojisi ve dijital cüzdanlarla güvence altında tutulabiliyor. Platformda alıcı ve satıcı arasında ticari iletişim kolay kurulabiliyor. Geleneksel ticaretten uzak yeşil enerji piyasasında fiyat optimizasyonu sağlanabiliyor. Fiyat istikrarı sağlayarak Türkiye’nin bu pazardaki konumunu güçlendirmesi amaçlanıyor. İklim değişikliği konusunda, Türkiye ve Dünya’da sürdürülebilirliğe katkıda bulunması planlanıyor. Dijital olmasından kaynaklı, karbon emisyonları azaltılırken operasyonel verimliliğin artacağı düşünülüyor.

İyi’den Mükemmel Şirkete

Yüksek lisansta aldığım bir derste “Good to Great” kitabını işlemiştik. Bu yazımda size biraz kitaptan bahsetmek istiyorum. Ortalama değerlerde olan bir şirketin kalıcı olarak “mükemmel” bir şirkete dönüşebilir mi? Dönüşürse nasıl gerçekleşir yani “iyiden mükemmel”e dönüşmesini sağlayan özellikler nelerdir? Gibi soruların cevaplarını bu kitapta bulabilirsiniz.

Ben size kitapta bulunan bir kaç başlıktan söz etmek istiyorum. Bir şirket piyasada kalmak istiyorsa iyi olması yeterli olmayabilir. Çünkü artık herkes kaliteli mal/hizmet üretiyor, standartlar üst düzeylerde. Bu yüzden iyiden mükemmele giderken disiplinli insanlar seçmelisiniz. Yapılan araştırmalara göre şirket dışından gelen ünlü, başarılı liderlerle şirketin iyiden mükemmele dönüşümü arasındaki bağlantı negatif olarak çıkmıştır. Yani şirketlerde bir CEO seçilecekse ve başarı bekleniyorsa şirketin içinden gelmiş doğru insanın olması şirketi mükemmele götüren özelliklerden bir tanesidir.

İyiden mükemmele dönüşen şirketlerde disiplinli düşünceler çok önemlidir. Ne yapmak gerektiği kadar ne yapmamak gerektiği ve ne yapmaktan vazgeçmek gerektiğini de odaklanmak gerekiyor. Teknolojiye ayak uydurmak iyiden mükemmele dönüşümü ateşleyen bir etken değil. Teknoloji dönüşümü hızlandırabilir ama dönüşüm oluşturmaz, tek başına da strateji olmamalıdır. Çalışanları konusunda acımasız değil ama katı olunması gerekmektedir. Şüphe duyuluyorsa o çalışanı işe almamak gerekir. İşten çıkarılması gerekiyorsa hemen işine son verilmesi gerekir. En iyi çalışanın önüne de en iyi fırsatlar konmalı ki kendini gösterebilsin.

Bütün şirketlerde belli bir kültür vardır fakat iyiden mükemmele giden şirketlerde disiplin kültürü bulunur. Eğer elinizde disiplinli insanlar varsa, hiyerarşiye ihtiyaç duymazsınız ya da elinizde disiplinli düşünceler varsa bürokrasiye ihtiyacınız yoktur. Elinizde disiplinli eylem varsa aşırı kontrole ve denetime ihtiyacınız yoktur. Disiplin kültürüyle girişimcilik ruhunu birleştirebilirseniz, mükemmel performansın simyasını yakalamış olursunuz.

Bir şirket bu nihai geçişi sağlayabilmesi için öz değerlerine ve para kazanmanın dışında bir amaca sahip olması gerekmektedir. Aslında yukarıda bahsedilen değerler; şirketler için anahtar kelimeler olup özünü koruması gerekmektedir.

Kapadokya

Kapadokya’ya üniversiteyken ailem ile gitmiştim. İnanılmaz bir jeolojik yapısı ve tarihi olduğunu gezerken hissedebiliyorsunuz. Bugünkü yazımda Kapadokya’nın jeolojik oluşumundan ve tarihinden sizlere bahsetmek istiyorum.

Kapadokya bölgesi Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ ile aktif bir volkanıydı. Ana volkanlardan püsküren maddelerle şekillenen plato, şiddeti daha az olan volkanların püskürmesiyle sürekli değişime uğramıştır. Vadi yamaçlarından inen sel suları ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla “peribacaları” oluşmuştur. Erozyonun oluşturduğu peribacalarının türleri, şapkalılar, koniler, mantar biçimleri, sütunlar ve sivri kayalardır.

Kapadokya bölgesinin tarihçesi Prehistorik döneme kadar gider. Niğde-Köşk Höyük, Aksaray-Aşıklı Höyük, Nevşehir-Civelek Mağarası’nda taş, kemikten aletler ve silahlar ele geçirilmiştir. Bu yerleşim yerinde Neolitik ve Kalkolitik dönemine ait eserlerde bulunmaktadır hatta en önemlisi ana tanrıça heykelcikleridir. M.Ö. 3000-1750 yılına ait olan Protohitit-Hitit döneminde en büyük gelişimler oluşmuştur. Anadolu’da yazı görülür ve “Kapadokya Tabletleri” olarak anılır. Eski Asurca yazılmış çivi yazılı metinler tacirlerin gelir yolları üzerinde yol vergisi verdikleri, borçlu olan halktan faiz aldıkları yazmaktadır. Geç Hitit Krallığı (Ö.Ö. 1200-700), Persler (M.Ö. 585-332), Kapadokya Krallığı (332-17) Kapadokya bölgesinde varlıklarını sürdürmüşlerdir.

Roma Dönemi (17-395) ilk hristiyanların bir kısmı büyük şehirlerden köylere göç etmeye başladılar. Kapadokya bölgeside bunlara dahildir. Roma döneminden sonra Bizans Dönemi (397-1071) başlamıştır. Selçuklu Türkleri’nin Anadolu’ya girmesiyle yeni dönem başlar; Selçuklu Dönemi (1071-1299). Birçok ırk, din ve mezhep gören Kapadokya Bölgesi harman bir yer olmuştur.

Gördüğümde ilgimi çeken şeylerden bir tanesi yeraltı şehirleri idi. Ciddi bir zenginlik bulunuyor ve yeraltı şehirleri yumuşak tüfün oyulmasıyla oluşturuluyor. Tarihçesinden de bahsettiğim üzere birçok el değiştirmiş olan Kapadokya çeşitli saldırılara maruz kalıyor o yüzden halk kendisini güvende hissetmiyor ve geçici olarak sığınma amaçlı yeraltı şehirlerini kuruyorlar. Yeraltı şehirlerin altında her evle gizli geçitlerle bağlantılar söz konusu. Uzun süren olağanüstü zamanlarda kullanılmak üzere, oturma alanları, ahır, erzak odaları, kiliseler, hatta mezarlık alanları bile bulunuyor. Havalandırma delikleri yaparak katlar arası haberleşmeyi de unutmamışlar.

Kapadokya’ya gitmediyseniz jeolojik oluşumunu ve tarihi dokusunu deneyimlemenizi öneririm.

Kimler İflas Etti?

2023 yılında yaşanan savaşlar, ekonomik krizler, durgunluklar, borç sorunları firmaları kötü etkiledi. Bu durumdan sadece küçük ve orta ölçekli işletmeler değil büyük firmalarda nasibini aldı. Devam eden işsizlik ve ekonomik durgunluk piyasalardaki endişeleri arttırmaya devam ediyor.

Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa başta olmak üzere birçok sektördeki firmalar iflas etti. İflasların çoğunluğunu küçük ve orta ölçekli işletmeler oluştursa da büyük firmalara da sıçradığı belirtiliyor. Amerika’da Silikon Vadisi Bankası ve FTX çöküşlerden bazıları. Verilere göre, geçen eylül ayına kadar olan 12 aylık dönemde Amerika’da şirketlerin iflaslarının sayısı yüzde 30 arttı. Avrupa Birliği genelinde yine eylül ayı baz alındığında yüzde 13 iflaslar artarken, bu veri son 8 yılın en yüksek seviyesine ulaşmış durumda.

Almanya’da iflaslar bir önceki yıla kıyasla yüzde 25 artarken, Fransa, Hollanda ve Japonya’da bu oran yüzde 30’dan fazla olduğu belirtiliyor. OECD ülkelerinden Danimarka, İsveç ve Finlandiya 2008-2009’da yaşanan krizden daha fazla etkilendiklerini dile getiriyorlar. Çin’de durum farklı değil. Çin’in en büyük gayrimenkul firmaları borç krizine girdi ve iflaslar Asya kıtasını sardı.

Allianz Research’ün araştırmasına göre en çok emek yoğun konaklama, ulaşım ve perakende sektöründe iflaslar söz konusu. Emlak ve inşaat gibi faiz artışlarına daha duyarlı sektörlerin de baskı altında kalmasının beklendiği belirtiliyor. 

Amerika’nın 16. büyük bankası konumunda olan Silikon Vadisi Bankası’nın (SVB) iflasından sonra, Signature Bank ile First Republic Bank’ıda kriz yaşadığı söyleniyor. Avrupa’nın en büyük ikinci bankası olan Credit Suisse’de borç krizine girmesi ve satılması bankacılık krizini tetikleyebilir. 

ABD’nin iflas edenlerin listesi şu şekilde; WeWork, RiteAid, Red Bath &Beyond, Tuesday Morning, Party City, SmileDirectClub, Lordstown Motors. Avrupa’da ise, Wilko, Le Pain Quotidien, Paperchase, Book Depository, Vashi. Türkiye’dekileri tek tek saymak istemiyorum açıkçası. Sadece Türkiye için şunu söyleyebilirim gittikçe zorlaşan günler bizi bekliyor olacak…